Atatürklü Reklamlar

240320102226176639575 Son 1-2 senedir sürekli farklı temaların işlendiği Atatürk’ün kullanıldığı reklamları izliyoruz. Sizi nasıl etkliyor bilemiyorum ama Anadolu Sigorta’ya ait en son reklamla artık bendeki sabır taştı. Ne amaçlanıyor bu reklamda bir anlam veremedim. Hangi mesajı almam lazım? Birkaç defa izleyince cevaplar gelmeye başladı…

Bu sene Elazığ’daki depremde köylerin geldiği durum ile reklamdaki 1924 Erzurum depreminde köyün geldiği durum arasında bir fark göremiyorum. Sene 2010 ama özellikle doğudaki köylerin içinde bulunduğu durum hala içler acısı. Atatürk’ün 6 ayda kurduğu kuruluşa 85 senedir önem verilmediği için mi hala insanlar kerpiç duvarların içinde yitip gidiyor, peki bu hayatların sorumluluğu kimde? O günden farklı olmayarak insanımız hala devletinden talep eder konumda değil, daha insani koşullarda yaşamak gibi en temel hakkını bile savunamıyor. Saltanat düzeni genlerimize işlemiş… Bunlar aklıma takılan ilk noktalar o zaman sorarım size reklamın sonunda yazdığı gibi biz nasıl KAYBETMİYORUZ?

Sorgulamadan yüzeysel bakarak, tabular içinde kalarak, açılım-kapanım, hukuk-guguk, anayasa-tasayasa arasında gidip gelerek her geçen gün KAYBEDİYORUZ.!!

Nice 85. senelere…Gerekli mesajı aldım…

Not: Ne kadar çok hala kullanmışım.

NEVRUZ&NEWRUZ


Eskiden mevsimlerle pek bir bağım olmazdı. Sadece yağmuru ve bulutlu havaları sevmezdim. Güneşi, denizi severdim. Ama şimdi farklı bir gözle bakıyorum mevsimlere...O yüzden şimdi gördüğüm gözlerimde sonbahar ve ilkbaharın yeri ayrı. Sonbahar yerine daha yeşili ve tazesi gelsin diye yapraklarımızı döktüğümüz mevsim. Garip bir hüznü var...Eskilerle vedalaşamadığımız için belki acıklı bir tarafı var bu mevsimin, kahvenin ve sarının bütün tonlarıyla hüzünlü resmini çiziyor bize ve doğaya. Diğer taraftan bahar, uyanışın dirilişin mevsimi. Her şeyin yeniden aynı ve eğer gerekenler yapılmışsa daha fazlasıyla elde edildiği mevsim. Her defasında kış ne kadar çetin geçerse geçsin inadına yeniden doğuşu doğanın...Yenilenmenin, tazelenmenin mevsimi rengarenk...


Bahar geldi...O kadar mutluyum ki, bahar ışıklarının bedenimi ve ruhumu yenilemesi içi bütün perdelerimi aralayıp penceleremi açıyorum; aydınlık karanlık ile temiz ve taze hava rutubet ile yer değiştirsin diye...

Umut'un Sesi Umudun Sesi...


Umut, katkım olursa hayatı daha iyi olur düşüncemin umudu. Saflığın ve temizliğin simgesi kara gözlere sahip 8 yaşında bir çocuk...Vicdanımı susturmak için yaptıklarıma "emeklerinizi boşa çıkarmayacağım" diyerek yüreğime sızı koyan çocuk...

Düştüğünde arkasında, beni istediğinde yanında, yolunu kaybettiğinde yol göstermek için önünde olmak istediğim Umut...

Umudumun gamzeli, güzel yüzü...

PENCERE IŞIĞI


Bundan bir hayli zaman önce, ben bir pencerenin ışığını gözlerdim. O ışık beni yaşatırdı. O ışığın yanması beni umutlandırır, yanmaması ise mutsuzlaştırır, hırçınlaştırırdı.

O ışık yazık ki ne çok şey ifade ederdi. Ama gördüm ki güneşim sandığım ışık meğerse gaz lambasıymış...Geçen gece yine gördüm o ışığı gazı bitmek üzereydi, kararmaya başlamıştı, is yaptığı kalbimi soğuk ve karanlık bir mart gecesinde ellerimde izleri kalarak temizledim ve uzaktaki cılız ışığına bakarak yoluma devam ettim geçmişte hissettiklerime acıyarak...